TEKİRDAĞ Namık Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Biyosistem Mühendisliği Arazi ve Su Kaynakları Anabilim Kısmı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halim Orta, iklim değişikliğiyle birlikte kuraklığın yaşandığını belirterek, “Milli Kuraklık Merkezi’ni bir an evvel kurmamız lazım. Bu bakanlığın ismini değiştirdik ancak maalesef uygulamaya aktarılan çok kıymetli değişiklikler göremiyoruz. Bu merkezin temel vazifelerinden, gayelerinden bir tanesi de kuraklığa güçlü cins ve çeşitleri, bitki çeşit ve çeşitlerini, hayvan çeşit ve çeşitlerini koyunda, sığırda kesinlikle ve kesinlikle geliştirmemiz lazım” dedi.
Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Biyosistem Mühendisliği Arazi ve Su Kaynakları Anabilim Kısmı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halim Orta, sıcak ve kurak geçen günlerde bilhassa tarımda üreticilerin yazlık eserlerde randıman almakta zorlandığını söyledi. Orta, “Bu gidişle iklim şartlarında bir toparlanma olmazsa, ekim ayına kadar zannediyorum ekim ve dikim alanlarında tekrar bir azalma ile karşı karşıya kalabiliriz. Üreticiler, üretme noktalarında girdi fiyatlarındaki yükseliş, iklim şartlarındaki olumsuz gelişmeler nedeniyle çok şey yapmayabilirler, çok istekli olmayabilirler. Ne yapacağız? Yapmamız gereken Ulusal Kuraklık Merkezi’ni bir an evvel kurmamız lazım. Bu bakanlığın ismini değiştirdik lakin maalesef uygulamaya aktarılan çok değerli değişiklikler göremiyoruz. Bu merkezin temel misyonlarından, gayelerinden bir tanesi de kuraklığa sağlam cins ve çeşitleri, bitki cins ve çeşitlerini, hayvan tıp ve çeşitlerini koyunda, sığırda kesinlikle ve kesinlikle geliştirmemiz lazım. Biliyoruz ki bunlar yahut geliştirilen bu çeşit ve çeşitlerin ülke şartlarına uygunluğunu test ederek bu merkez bunun ithalini sağlaması ve burada üretmemizin sağlanması lazım. Bunlar da kesinlikle randıman kıymetleri bir ölçü düşük olacaktır. Örnek olağan standart buğday çeşitlerini dönüme 500-600 kilo alırken tahminen bu kuraklığa sağlam çeşit ve çeşitlerde 300-400 kilogramlara düşeceğiz lakin en azından kuraklıktan etkilenme riskimizi azaltacağız. Aksi halde bu süreç devam edecek ve daima söylediğimiz üzere 2040 bizim azamî beklenti yılımız, kuraklığın en üst düzeyde olacağı yıl. Bu devri bu türlü giderek karşılamaya çalışırsak, bırakın üretmeyi daima söylediğim üzere göçleri bile etkileyecek seviyede bir doğal afet olarak karşımıza çıkacaktır” diye konuştu.
‘SERA GAZI SALINIMLARINI AZALTMAMIZ LAZIM’
İklim değişikliği ve global ısınmaya karşı tedbir alınmasının altını çizen Orta, “Şimdi tahminen de fotoğrafın en son karesini konuşuyoruz. Halbuki onun önünde yapmamız gereken sorunlar var. Ülke olarak, kıtalar olarak ve dünya olarak, sera gazı salınımlarını azaltmamız, yıllardan beri dünyanın ısınmasına katkı sağlayan insan olgusunu, insanın yarattığı aksilikleri, bu endüstride sanayide çok karşımıza çıkıyor, bunların kesinlikle ve kesinlikle azaltmamız lazım. Çevreyi artık çok dikkatlice kullanmamız lazım. Hem ülkemiz için hem dünya için işler âlâ gitmiyor. Bu noktada beşerler maalesef bir de bu enflasyon şartlarda günü kurtarma telaşı içerisinde. Yaptığı uygulamaların, aktivitelerin tabiata verdiği ziyanı hiç düşünmeksizin bu bütün kesimlerde bu türlü, tarımda da bu türlü, endüstride de bu türlü turizmde de bu türlü.
Bu kainatta nohut tanesi kadar büyüklüğü olan dünyayı bu gidişle maalesef sürdürülebilir olmaktan çıkaracağız” dedi.
‘ÇİFTÇİYİ KURAKLIK KAPSAMLI SİGORTALAMAK LAZIM’
Prof. Dr. Halim Orta, Türkiye’de doğudan batıya tarımda üretim planlaması yapılması gerektiğini tabir ederek, “Çiftçiyi kuraklık kapsamlı sigortalamak lazım. Bu ne demek? Siz şayet çiftçiyi kuraklığa karşı sigortalamazsanız nasıl yağmura, doluya karşı sigortalıyorsunuz? Makul primlerle üretici ekiyor eseri, ‘Olur da bir sel felaketi olursa ben bunun bir ölçüsünü sigortadan alacağım diyor’ ve yüzde 80’i de alıyor. Kulaklıkta bu türlü bir hadise yok. Bu yıl birinci kere denediler, primler çok yüksekti çiftçilerin yüzde 90’ı yaptıramadı esasen. Üretici, ‘Ektim, diktim kuraklık olursa ve oldu’ diyor. Bir dahaki yıl yapacak gücü yok, üreticinin tedirginliği var. Seneye de kurak olursa ben ne yaparım endişesiyle kesinlikle üretimden uzaklaşacaktır. Bir an evvel çiftçiyi çok uygun primlerle kuraklığa karşı sigortalamak ve onun azmini, üretim şevkini, isteğini kaybetmemesini sağlamak lazım” diye konuştu.
‘ÇALIŞMALAR YAPILMADIKÇA, KURAK ŞARTLARDA ÖNEREBİLECEĞİMİZ HİÇBİR ŞEY OLMAZ’
Kuraklığın dünyanın tanımladığı 31 doğal afet içinde birinci sırada olduğunu söyleyen Prof. Dr. Orta, “Sebebi tüm canlılar ekosistemi etkiliyor, en fazla insanları etkiliyor. İşte yangın oluyor, tabiattaki yaşayan hayvanlar, canlılar etkileniyor. Ancak kuraklıkta bundan etkilenmeyen hiç kimse yok. Kuraklık olursa mesela Arabistan’da bir şey yetiştirebiliyor musunuz? Çöllerde, İsrail nasıl yetiştiriliyor? Suyla yetiştiriyor. Suyu buldu, faal sulama teknikleri ile damla ve toprak altı damla sulama formülleri ile ilgili yatırımlar altyapıyı kurdu ve bunu sağlayabiliyor. Biz ülkemizde bu çalışmalar yapmadıkça, kurak şartlarda önerebileceğimiz hiçbir şey olmaz. Bu su kaynaklarına bir defa ulaşmamız ve bunları geliştirmemiz lazım ki, bu şartlarda kullanıp yetiştiriciliğine devam edebilelim” dedi.
