Narsist Kişilik Bozukluğu ve Özellikleri
Psikolojik açıdan bakıldığında, narsist kişilik bozukluğu bireyin kendine aşırı bir hayranlık duyması, kendisini abartması ve sürekli olarak başkalarından takdir ve beğeni arayışı içinde olmasıyla karakterize edilir. Bu durum, bireylerin sosyal ilişkilerinde ciddi sorunlar doğurabilir. Narsist kişiler genellikle başkalarının duygularını göz ardı etme eğilimindedir ve bu da onları çevrelerine karşı duyarsız hale getirir.
ABD’li klinik psikolog Dr. Ramani Durvasula, narsist bireylerin belirli fiziksel özellikler taşıyabileceğini öne sürdü. Özellikle, bu kişilerin görünüşlerinde belirli bir benzerlik olduğu gözlemlenmiştir. Toronto Üniversitesi’nde yürütülen bir araştırmada, narsisistik kişilik bozukluğu taşıyan bireylerin kaşlarının kalınlığı ve yoğunluğu gibi özelliklerin, büyüklenmeci narsisizmin bir göstergesi olabileceği tespit edilmiştir. Bu araştırma, katılımcıların kendi narsisizm seviyelerini değerlendirdikleri bir test ile desteklenmiştir.
Durvasula, “Narsist bireyler dış görünüşlerine aşırı önem verirler” diyerek, bu kişilerin genellikle kaşlarına daha fazla dikkat ettiğini vurgulamıştır. Ancak, kaşlarına özen gösteren herkesin narsist olduğu anlamına gelmediğini de belirtmiştir.
Narsizm Nedir?
Narsizm, bireyin kendine karşı duyduğu aşırı hayranlık ve kendi önemini abartma durumunu ifade eden psikolojik bir kavramdır. Narsisistik kişilik bozukluğu, aşırı benmerkezcilik, başkalarının duygularına karşı duyarsızlık ve sosyal ilişkilerde zorluklar gibi belirtilerle kendini gösterir.
Narsisistik bireyler genellikle şu özellikleri taşır:
- Kendi başarılarını ve yeteneklerini abartma eğilimi
- Aşırı övgü ve ilgi bekleme
- Başkalarının ihtiyaç ve duygularını görmezden gelme
- Empati eksikliği
- Kibir ve üstünlük duygusu
Bu tür davranışların arkasında genellikle derin bir özsaygı eksikliği ve savunmasızlık hissi yatmaktadır. Narsisistik kişilik bozukluğunun tedavisi genellikle uzun süreli psikoterapi ve gerektiğinde ilaç tedavilerini içermektedir. Bu bozukluğun kesin nedenleri henüz tam olarak anlaşılamamış olsa da, genetik, çevresel ve psikolojik faktörlerin bir arada etkili olduğu düşünülmektedir.