IŞİD’in Kobane’ye yönelik ataklarına karşılık 6-8 Ekim 2014 tarihinde gerçekleşen protesto hareketleri münasebet gösterilerek, Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Liderleri ve Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de ortalarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 kişi hakkında açılan Kobane Davası, bugün görülmeye devam ediliyor.
Selahattin Demirtaş, SEGBİS’le bağlandığı mahkemeye, savunmasına devam ediyor. Demirtaş savunmasının dördüncü gününde şöyle devam etti: “Heyet iddianameyle bağlıdır. İddianameye girmeyen gerçekleri paylaşmak istiyorum. Yaşanan tam olarak nedir not düşmek istiyorum. Hiçbir şey göründüğü üzere değildir. Hendek problemini anlatacağım. Hatalı olan biz değiliz. Öbür hatalılar var. Özerklik yumurtadan mı çıktı? Seçim beyannamesini ve parti beyannamesini hatırlatmak istiyorum. DTP 2010’da yayınladığı bildiride yer veriyordu. Kültürel farklılıkların yer aldığı lokal bir modeli temel alır. BDP de demokratik özerklik broşürlerini basarak çoğalttı. Partilerimin hepsinin programında özerklik var. Parti kapanmasında bu hiçbir vakit münasebet sayılmadı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kabul görmüş bir husus. HDP’nin 2014 seçim beyannamesi bir başlığı da demokratik özerklik ile özgür kentler başlığı vardı. HDP’nin 7 Haziran seçim beyannamesinde demokratik özerklik unsuru vardı.
2008 yılından partimize yönelik siyasi operasyonların yapıldığı 2016 yılına kadar demokratik özerkliği savunmuşuz. Burada yargı konusu edilen bayan çalışmalarını da tüm kademelerde siyasi faaliyetlerde bulunmuşuz. Demokratik özerklik çalıştayını anlatmışız. Dünyanın farklı yerlerinde akademisyen gelmiş anlatmış. Şu anda DEM Parti programında vardır. Savunmaya da devam edeceğiz.”
ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ SAVUNMAK KABAHAT DEĞİL: Demokratik özerklik modelini savunmak bir terör ve bölücülük faaliyeti olamaz. Bir öneridir. Bir siyasi parti bunu yapabilir. Başka bir parti de başkanlık modelini önerir. Bunlar halka sorulur. Faşizmi, ırkçılığını halk oylamasına sunamazsınız ancak devlet mimarisi modelini sunabilirsiniz. Başkanlık sistemini savunmak, Anayasa değişikliği savunmak cürüm değil, demokratik özerklik modelini savunma terör faaliyeti.
YÜZ YILDIR ORTAK NOKTAYI BULAMIYORUZ: Nasıl bir ortada yaşayacağız. Anayasa’ya nazaran herkes Türk’tür. Kürtçe diye bir lisan yoktur. Hepimiz orta Asya’dan geldik. Ortak ulusal hislerimiz kahramanlık öykülerimiz vardır. Bunlara hepsine riayet ettiğimiz halde Nihat Atsız’ı anmalıyız. Tek devlet, tek lisan tek milleti savunsak sorun olmaz. Dünyada da çatışma olmaz. Lakin gerçeklik bu türlü değil. Yüz yıldır ortak noktayı bulunamıyoruz. İtiyorlar. ‘Ben Türküm’ diyenler de dönek demeyiz. Sorun ‘Türk değilim’ diyenler için devletim çıkardığı sorundur. ‘Ben Kürdüm’ dediğimde benim hakkım hukukum ne olacak? Devlet infaz, azap, faili meçhul, bölücülük temeline oturtuyor. Demokratik özerklik bunlara bir tahlildir.
AYRINTILAR GELİYOR…
