Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sıhhati Öğretim Üyesi ve Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Özkan, koronavirüs salgını ve aşılamada gelinen durumla ilgili açıklamalarda bulundu.
Aşılamada 8’inci ayın dolduğunu belirten Prof. Dr. Özkan, salgının hala devam ettiğini vurgulayarak, “Bütün dünyada ve Türkiye’de süratle aşılamalara devam ediyoruz ki korunalım, hastalığı ağır geçirmeyelim ve mevtle karşılaşmayalım. Aşılamada süratli gitmeye çalışıyoruz; lakin dünyada da Türkiye’de de hala uğraş göstermemiz gerekiyor. Tüm dünya nüfusunun yüzde 27’si 2 doz aşılanmış durumda. Türkiye’ye baktığınızda tüm nüfusun yaklaşık yüzde 44’ü 2 doz aşılanmış durumda. Bunu bilhassa bastıra bastıra söylüyorum; zira tek doz aşı ya da tam aşılı olmadığınız vakit hastalıktan korunma seviyemiz düşük oluyor. Hastalığa yakalanma riskimiz, hastaneye yatma ve mevt riskimiz artıyor” dedi.
“TAM AŞILILAR HASTALIĞA KARŞI KORUNUYOR”
Prof. Dr. Özkan, koronavirüs için ‘tam aşılı’ kavramı oluşmaya başladığına dikkat çekerek, “Ne demek tam aşılı? Ya 2 doz Sinovac ve gerisinden 3’üncü doz Sinovac yahut Biontech olmamız gerekiyor yahut Biontech ile başladıysak da 2 doz Biontech aşımızı olmuş olmamız gerekiyor. Biz buna ‘tam aşılı’ diyoruz. Bu şahıslar hastalığa karşı korunuyor, hastaneye yatma, mevt riski az oluyor. Toplumda daima ‘Aşılanıyoruz; ancak neden hastalık ve vefatlar var’ diye bir soru var; zira biz daima şunu söylüyoruz. Toplumda bu hastalığı yenmemiz için aşılanmamız ve tüm toplumda yüzde 75-80’lere ulaşmamız gerekiyor. Yüzde 85 koruyan bir aşıda, tüm toplumun tamamını aşılarsanız geriye kalan yüzde 15’i hastalığa karşı yeniden açık olacaktır. Hasebiyle biz toplumca ne kadar az kişiyi aşılarsak o kadar hala daha korunmayan bir küme olacak” diye konuştu.
“SÜRÜ BAĞIŞIKLIĞI YAPAMIYORUZ”
Prof. Dr. Özkan, sürü bağışıklığı ile salgının aşılamayacağına dikkat çekerek, “Bu salgını aşmamız için ‘Herkes geçirsin de sürü bağışıklığı ile bu salgını aşalım’ diye bilimsel bir delil yok artık yani sürü bağışıklığı yapamıyoruz. Kapanma tedbirlerini de başlangıçta çok uyguladık lakin kapanmanın da şöyle bir tesiri var. Bir mühlet hadiseler, vefatlar görünmüyor, sıhhat çalışanımızın iş yükü azalıyor ve gerisinden tekrar açılma ile kurallara uyulmayınca tekrar salgın bir pike gidiyor. Bu salgını aşmamız için kişisel korunma tedbirlerini önemsemeliyiz. ‘Aşı olduk’ diye de tedbirleri bırakmamalıyız. Aşı olsak da virüsü alabiliyoruz, taşıyabiliyoruz, kendimiz hasta oluyoruz lakin aşılıysak hastalığı hafif geçiriyoruz, hastaneye yatma ve vefat riskimiz düşük oluyor” dedi.
‘SEMPTOMLU NEGATİF’ HASTALAR
Prof. Dr. Özkan, bazen burun akıntısı, ateş, boğaz ağrısı üzere koronavirüsü andıran semptomlar olmasına karşın PCR testinin negatif çıkabildiğine dikkat çekerek, “Bu PCR negatifliği bize koronavirüs olmadığımızı göstermiyor. Koronavirüs olabiliriz, mevsim prestijiyle diğer virüslere bağlı üst teneffüs yolu enfeksiyonu da olmuş olabiliriz. PCR testi sonucumuz negatif; lakin semptomlarımız varsa bir formda bir üst teneffüs yolu enfeksiyonu geçiriyoruz. Tekrar kurallarımız birebir. Maske, hijyen, ara kuralına uymamız gerekiyor. ‘PCR negatifim, hasta değilmişim, pek rahat dolaşabilirim’ diye düşünmememiz gerekiyor. Diğerlerine hem koronavirüs olma hem de öbür virüsleri bulaştırmama açısından kurallara uymalıyız. Ateş, burun akıntısı, boğaz ağrısı semptomlarımız olduğunda PCR’ımız negatifse bile evdekilerden de biraz uzak durup, odamızda kalıp, maskesiz karşı karşıya kalmama üzere tedbirler kesinlikle almalıyız” diye konuştu.
