Psikoloji literatüründe çok sık gündeme gelmese de hayli çarpıcı bir kavram olan Jocasta Sendromu, bir annenin oğluna karşı sıhhatsiz ve cinsel çağrışımlı ilgi beslemesi durumunu tanımlar. Bu sendrom, ismini Antik Yunan tragedyalarındaki ünlü karakter Jocasta’dan alır. Jocasta, bilmeden kendi oğlu Oidipus’la evlenmiş ve trajik bir bahtın sembolü hâline gelmiştir.
JOCASTA SENDROMU’NUN TEMEL ÖZELLİKLERİ
Annenin oğluna karşı çok düşkünlük ve sahiplenme duygusu.
Bu düşkünlüğün sıhhatsiz bir hâl alarak cinsel ya da erotik fantezilere dönüşmesi.
Oğlun hayatını ve özel münasebetlerini kıskanma, denetim etme ve müdahale etme eğilimi.
Genellikle annenin yalnızlık, değersizlik yahut terk edilme korkusu üzere duygusal boşluklar yaşadığı durumlarda ortaya çıkması.
JOCASTA SENDROMU TEHLİKELERİ
Bu sendrom, oğlun ruhsal gelişimi üzerinde önemli tesirler yaratabilir. Oğulda özgüven meseleleri, sağlıklı romantik ilgiler kurmada zorluk, suçluluk ve kimlik karmaşası üzere durumlara sebep olabilir. Anne açısından da yalnızlık ve bağımlılık hislerini daha da derinleştirerek hayat kalitesini düşürebilir.
PSİKOLOJİK YORUM VE TOPLUMSAL BOYUT
Jocasta Sendromu, Oidipus Kompleksi’nin “anne tarafındaki yansıması” olarak da tanımlanır. Psikolojide çok ender görülen ve ekseriyetle tabulaştırıldığı için konuşulmayan bir durumdur. Toplumda “fedakâr anne” imgesi ile kolaylıkla karışabilse de, sıhhatsiz boyuta ulaşan bağımlılık ve cinsel içerikli niyetler bu durumu ayırt eder.