DEVA Partisi Genel Lideri Ali Babacan, bir dizi ziyaret için geldiği Sinop’ta açıklamalarda bulundu.
Babacan, AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 25 Eylül’de ABD Başkanı Donald Trump’la yapacağı açıklanan görüşmeyi kıymetlendirdi.
“AİLE FERTLERİ ÜZERİNDEN RANDEVU DEVLET GELENEKLERİNE UYMUYOR”
Babacan şunları söyledi:
“Yılda bir kere her sene eylül ayında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantıları yapılır. Ben de yıllarca o toplantılara katıldım ve Türkiye’yi temsil ettim. Münasebetiyle bu ayın kıymetli memleketler arası aktifliği Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantıları. O denli anlaşılıyor ki, Genel Heyet toplantılarından sonra Sayın Erdoğan, Washington’da Trump ile bir görüşme gerçekleştirecek. Her iki taraftan da gelen açıklamalar bize bunu gösteriyor. Bu pek doğaldır. Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı, Amerika Lideri’yle burada görüşür, memleketler arası toplantılarda görüşür. Bu görüşmeler çok doğaldır. Lakin, görüşme trafiğinin nasıl geliştiğine bakacak olursak; Trump’ın oğlunun İstanbul ziyareti, bu görüşmenin ayrıntılarının evvel oğluyla görüşüyor olması, Dışişleri Bakanlıkları ya da devlet sistemlerinin dışında bir kanalla bu randevuların ayarlanması, işin içinde ticari bağların de ağır olduğu bir gündemle ve üstelik aile fertleri üzerinden bu görüşmelerin, randevuların ayarlanması bizim bildiğimiz devlet geleneklerine çok uymuyor açıkçası. Şayet, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir devlet yapısı varsa, kurumları varsa bu tıp görüşmeler, bu tıp randevular kurumsal yapılar üzerinden ilerler. Görüşmelerin içeriği kurumsal yapılar üzerinden masraf. Aksi halde işin hakikaten ülkeden ülkeye, devletten devlete sıkıntıların görüşüleceği mi yoksa şahsi ticari problemlerin görüşüleceği toplantılar olup olmadığı konusunda gereksiz soru işaretleri oluşur. Onun için buna ben ülkemiz ismine üzülüyorum.”
“Keşke, Türkiye Cumhuriyeti bir vakitler olduğu üzere güçlü devlet kurumlarının düzgün çalıştığı, o kurumlardan istifade edildiği usullerle yürütülse.” diyen Babacan, kelamlarına şöyle devam etti:
“Türkiye Cumhuriyeti’nin çok değerli bir diplomasi geleneği vardır. Bu diplomasi geleneğine uygun formüllerle bu bağlantılar sürdürülürse çok daha isabetli olur kanaatindeyim. Maalesef dünyada siyasetle, devlet idaresinin şahsi ticari bağlarla iç içe geçtiği bir devri de görüyoruz. Bu yalnızca Türkiye’de değil, öteki ülkelerde de ağırlaşıyor. Bundan kazanan bir avuç insan olur, kaybeden yüz milyonlarca insan olur. Şayet bir ülke topyekün zenginleşecekse, bir ülkede yaşayan vatandaşlar topyekün zenginleşecekse o vakit devletten devlete olan bağların o ülkenin tümünün çıkarı için, o ülkenin tümünün zenginleşmesi için, o ülkenin ülke olarak, devlet olarak menfaatlerinin konuşulduğu, görüşüldüğü bir süreç içerisinde yürütülmesi çok daha isabetli olur.”
“ERDOĞAN’IN ‘DOSTUM’ DİYE HİTAP ETMESİ İÇİMİ YARALIYOR”
Babacan, ABD Başkanı Trump’ın İsrail yönetimine verdiği dayanak dikkat çekerek şu sözleri kullandı:
“Kritik periyotlardan geçiyoruz. Bilhassa yanı başımızda bir Rusya, Ukrayna savaşı var. Bu savaşı, Trump ‘Ben gelip durduracağım’ dediği halde yapamadı, durduramadı. Savaş hala devam ediyor. Her gün beşerler ölüyor. Tahminen de daha değerlisi Gazze’de savaş hala devam ediyor. Gazze’de her gün, her saat sivil beşerler, bayanlar, çocuklar ölüyor. O denli bir İsrail hükümeti var ki şu anda her gün soykırım cürmünü işlemeye devam ediyor. Bu İsrail hükümetinin en büyük destekçisi Amerika Birleşik Devletleri’nin idaresi. Yani, Lider Trump. İsrail’in tam gaz soykırım yaptığı bir devirde İsrail’e tam takviye veren ve bu takviyesi vermemesi durumunda İsrail’in adımını bile atamayacağı bir katliamın yaşandığı devirde Sayın Erdoğan’ın bu konu hiç yokmuş üzere davranması, Trump’la olan bağlarında, görüşmelerinde bu bahse tartı verilmemesi ve İsrail’in en büyük destekçisine, İsrail’in yaptığı katliamın, İsrail’in yaptığı soykırımın en büyük destekçisine her iki lafın başında ‘dostum, dostum’ diye hitap etmesi benim içimi yaralıyor. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak ve bir Müslüman olarak benim içimi yaralıyor. Soykırımcıya, katliamcıya, en büyük takviyesi verene ‘dostum’ demesi Sayın Erdoğan’a yakışmıyor. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı’na yakışmıyor.”
