Gazeteci Ertuğrul Mavioğlu ve direktör Çayan Demirel’e, “Bakur” belgeseli nedeniyle 2’şer yıl 1’er ay mahpus cezası verildi. Ertuğrul Mavioğlu, mahkeme kararıyla ilgili “örgüt propagandası” ile suçlansalar da “Bakur” belgeselinin “barışın propagandası” olduğunu söyledi.
‘DAVA SİNEMADAN DOLAYI MÜ AÇILDI?’
Mezopotamya Ajansı’na konuşan Ertuğrul Mavioğlu, şu tabirleri kullandı:
“İktidar, daha seyretmediği sinemanın ‘terör’ propagandası olduğu kanaatine vardı ve sineması yasakladı. O devir, çok sayıda sinemacı ve sanatçı sansüre karşı toplu hareket ederek şenliği boykot etti. O sene, ne müsabaka ne de kapanış toplantısı yapılabildi. Sonuç olarak 34’üncü İstanbul Sinema şenliği hâlâ bu büyük skandallarla anılıyor.
Bu işin garabeti iki bakımdan değerli. Direktör Çayan Demirel, sinema tamamlanmadan evvel bir kalp krizi geçirdi ve uzun mühlet ağır bakımda kaldı. Bu gösterimlerin olduğu vakitte Çayan Demirel, hastaydı ve gösterimden haberi yoktu. Biz başından mahkeme heyetine şunu soruyoruz: Dava sinemadan dolayı mü açıldı? Şayet sinemadan dolayı açıldıysa neden Batman’da açılıyor? Zira sinemanın üretim yeri İstanbul ve Çayan Demirel o gösterimde yoktu.”
‘YAPTIĞIMIZ İŞLERİN HEPSİNDE HAKİKAT VAR’
Hakikati savunmaktan geri durmayacaklarını belirten Mavioğlu, “Elinde kamerasından, bilgisayarındaki kurgu setinden diğer hiçbir silahı olmayan şahıslar hakkında dava açıp ceza vermek akıllara ‘kim terörist?’ sorusunu getiriyor. Buna ‘terör’ derseniz, ben de dönüp sizin yıllardan beri Kürt halkı üzerindeki katliamlarınız terör değilse nedir, derim. Ben yılların gazetecisiyim, Çayan Demirel yılların yönetmeni ve bizim yaptığımız işlerin hepsinde hakikat var. Hakikati savunmaktan geri durmayacağız” diye konuştu.
‘CEZA VERSELER NE OLUR, VERMESELER NE OLUR?’
Mavioğlu kelamlarına şöyle devam etti:
“16 yaşımdan beri yargılanıyorum. 60 yaşıma geldim hâlâ yargılama devam ediyor. Bize ceza verseler ne olur, vermeseler ne olur? Temel itibariyle bu ceza, bir çeşit Osmanlı’dan kalan ibret-i alem problemidir. Bakur sinemasını ibret olarak gösterip, bu türlü işler yaptığınızda başınıza neler gelebileceğinin bildirisini veriyorlar. Tüm baskı ve sindirme siyasetlerine karşın toplumda hakikati savunanlar var. Biz de bilirdik çiçek, böcek çekmeyi fakat bu ülkede yıllardan beri yalnızca meyyit ele geçirilen ve gibisi tabirlerle ‘terör’ yaftası ismi altında sunulan, çarpıtılmış tarihî bir gerçeklik ile karşı karşıyayız.”
