KERİM UĞUR
CHP’nin bugün yapılan İzmir Vilayet Kongresi’nde divan başkanlığına seçilen, Genel Lider Yardımcısı Zeynel Emre açılış konuşmasında, “Tek adam sisteminin ve saray rejiminin hukuk, adalet ve eşitlik tanımayan uygulamaları, devlet imkanlarını sonuna kadar kullanarak yaptığı siyasi manipülasyonlar ile hepimizin zafere olan inancı tamken az farkla kaybettiğimiz seçimden yeni çıktık. Sonrasında başta Genel Liderimiz ve partimize yönelik bir linç kampanyası ve bir öfke yönlendirmesi oldu. Seçimi kaybetmek elbette hepimizi üzer. Öte yandan bizim için en büyük tehlikelerden biri, seyahatimizde fener olan değerlerimizi kaybetmektir. Bir parti liderinin Sayın Kılıçdaroğlu gibi suikastlerden, akınlardan, tehditlerden yılmadan, cüretle adalet, eşitlik, dürüstlük üzere etik çerçevelere sahip olması gerekir. Biz bu partiyi biz ve onlar diye bölmeden uğraş etmeye, adalet için, eşitlik için çalışmaya devam edeceğiz” dedi.
CHP’nin bugün yapılan İzmir Vilayet Kongresi’nde İstanbul Milletvekili Zeynel Emre oybirliğiyle divan başkanı seçildi. Kısa bir açılış konuşması yapan CHP Genel Lider Yardımcısı Emre şunları söyledi:
“CHP bünyesinde yıllar içerisinde birçok farklı vazifelerde bulundum. Hepsini de büyük bir kıvançla, onurla yerine getirdim. Bugün de burada çok açıkça tabir etmek isterim ki hem tarihi hem de doğal güzellikleriyle hem de insanıyla yalnızca ülkemiz için değil Akdeniz havzası hem de Anadolu için eşsiz ve özgün nitelikte bir kent olan İzmir’de divan başkanlığı misyonuna beni layık gördüğünüz için teşekkür ederim.
“BU SALONDAN KOL KOLA, GÜÇLENEREK ÇIKACAĞIZ”
Bizler, bu vesileyle kongrelerde fikirlerimizi açıklayacağız, seçimin muhasebesini yapacağız. Önümüzdeki devir CHP’yi nasıl daha güçlü kılabiliriz? Bunun yollarını tartışacağız ve bu salondan kol kola, güçlenerek çıkacağız ve bildiğimiz yanlışsız yolda ilerlemeye devam edeceğiz.
“NEDEN OLMADIĞINI TARTIŞMAMIZ LAZIM”
21 yıldır iktidarda bulunan AKP’nin ülkemizin her alanında yaratmış olduğu tahribata karşı duyulan buna karşı gösterilen direnç, çaba, dayanışma bugüne kadar el birliğiyle sizlerle bu çabayı yürüttük. Bundan sonra da birebir azim ve kararlılıkla, çalışmaya uğraş etmeye devam edeceğiz. Elbette 14 ve 28 Mayıs tarihlerinde gerçekleşen seçimlerde istediğimiz sonucu alamamanın, seçimi kıl hissesi kaçırmanın kederini, üzüntüsünü, hayal kırıklığını daima birlikte yaşıyoruz. Üstelik CHP lideri olarak bir Genel Liderin, çok partili siyasal yaşama geçtiğinden beri almış olduğu en yüksek olmasına karşın ne Meclis’te istediğimiz sonucu elde edebildik ne de cumhurbaşkanlığı seçiminde. Neden olmadı? Neden olmadığını tartışmamız lazım. Tahlil teklifleri bulmamız lazım. Tenkit ve teklifler elbet burada değerli olacaktır.
“TEK ADAM REJİMİNİN YENİLEMEMESİNİN NEDENİNİ TARTIŞIRKEN SAYIN KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN BİREYSEL BAŞARISI YAHUT BAŞARISIZLIĞI ÜZERİNDEN PAHALANDIRMAK, ÇOK SIĞ YAKLAŞMAK OLUR”
Tek adam rejiminin yenilememesinin nedenini tartışırken sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun bireysel başarısı yahut başarısızlığı üzerinden kıymetlendirmek, değişim talebinde buna paralel olarak bireylerin değişimiyle başarılabileceğini ele almak probleme çok sığ yaklaşmak olur. Tek adam rejimine karşı ortak akıl diyecekseniz sonra da tek adamın büyüklüğünü savunmamamız lazım. Burada derin bir paradoks oluşur. Bizim CHP olarak, sosyal demokrat bir parti olarak kolektif aklı ve örgütlü çalışmayı savunanlar ve bu niyet, ideolojiler etrafında toplumu örgütleyen beşerler olmamız lazım.
“CHP, BİREYLERİ, ADAYLARI TARTIŞMADAN EVVEL TÜRKİYE’Yİ VE DÜNYAYI YİNE DÜŞÜNMELİ, ANLAMLANDIRMALIDIR”
Sosyal demokrat anlayışta şahısların biricikliği, farklılığına odaklanmaz. Bizim birtakım sorulara karşılık aramamız lazım. Neden dünyada ve Türkiye’de siyasetçilere ve partilere yönelik reaksiyonlar artıyor? Neden partilerin toplumların gereksinimlerine karşılık vermediği, dar çıkar kümelerinin ve profesyonel siyasetçilerin oyun araçlarına dönüştüğüne dair inanç yaygınlaşıyor? Neden bugün toplumun kıymetli kısımları parlamento ve siyasi partilerden öfkeyle uzaklaşıyor? Değişiktir yürütme erkini güçlendiren önderlere bir yönelme ortaya çıkıyor. Hangi siyasal, toplumsal, ekonomik ve teknolojik etkenler yürütmenin yasama ve yargı karşısında bu kadar güçlenmesine neden oluyor? CHP, şahısları, adayları tartışmadan evvel Türkiye’yi ve dünyayı tekrar düşünmeli, anlamlandırmalıdır.
“BU REJİME KARŞI DUYULAN ÖFKENİN ‘YİNE YENEMEDİK’ HİSSİYLE MUHALEFETE YÖNELİK ÖFKEYE DÖNÜŞMESİNE BIR NEBZE OLSUN ANLAMAK LAZIM”
CHP’de kaynak sorunu yoktur ancak partimizin bilimde, yeni fikirlerden beslenmesini sağlamamız lazım. Bizim bu nizamın değişeceğine olan mühimmatımızdan öteki neyimiz var arkadaşlar? Bu inanca sıkı sıkıya sarılmamız lazım. 20 yıldır devletin, toplumun kılcal damarlarına sıkı sıkıya örülmüş bir rejim var. Bu rejime karşı duyulan öfkenin yeniden yenemedik hissiyle muhalefete yönelik öfkeye dönüşmesini bir nebze olsun anlamak lazım. Dünyada bir demokrasi krizi var. Popülist başkanların dünyaya verdiği ziyan ortada. Bu önderlerin özelliği, telaffuzları nelerdir? Tezi nedir diye baktığımızda toplumun ulusal yahut milletlerarası tehditlerden, oligarklardan, tehlikelerden, vatanı savunmaktan bahsederken popülist önderlerden dünya çok çekmekte. Bu iddiayı kurarken dikkat ederseniz hangi ikilemlerden bahseder bu başkanlar? Düzgünler ve berbatlar, halk ve seçkinler, ulusallar ve gayrımilliler, mazlumlar ve zalimler… Dikkat ederseniz her yerde tıpkı ikilemleri görürsünüz.
“YENİLİKÇİ OLUŞUMU YALNIZCA ORTAYA ÇIKACAK GÜZEL İNSANLARDAN BEKLEMEMEK LAZIM”
İktidarı oluşturan koalisyon, toplumun yarısı olan muhalefetin birbirine düşmesine, kızgın ve ümitsiz bırakılmasına, bilhassa bunu hedefleyerek kendi sistemini kalıcılaştırmaya, kurumsallaştırmaya çalışmaktadır. Bu türlü bir stratejinin içerisindedir. CHP’liler olarak bunun farkında olmamız lazım. İşte bu nedenledir ki yenilikçi oluşumu yalnızca ortaya çıkacak düzgün insanlardan beklememek lazım. Beşerler, kurtarıcıların lakin kendi olabileceklerinin farkına vardıkların aslında etkin yurttaşlık şuuruna ulaşırlar. Türkiye’de beklentileri karşılayacak demokratik rejimin gerçekleştirilmesini, haklarını kullanan ve sorumluluklarının şuurunda olan faal yurttaşların kamusal alandaki aktifliğini artırılmasında aramak lazım.
Bizim birlikte tahliller üretmemiz, birlikte muvaffakiyetler elde etmemiz, birlikte sonuçları paylaşmamız lazım. Seçim sonrasında yapılan tartışmaların toplumda siyasete olan tesirini azaltacak nitelikte olmamalı. Yapılan tenkit ne kadar haklı olursa olsun yanlış platformda yapılırsa başarılı bulunmayacağını tespit etmek lazım.
“BİZİM İÇİN EN BÜYÜK TEHLİKELERDEN BİRİ, SEYAHATİMİZDE FENER OLAN KIYMETLERİMİZİ KAYBETMEKTİR”
Tek adam nizamının ve saray rejiminin hukuk, adalet ve eşitlik tanımayan uygulamaları, devlet imkanlarını sonuna kadar kullanarak yaptığı siyasi manipülasyonlar ile hepimizin zafere olan inancı tamken az farkla kaybettiğimiz seçimden yeni çıktık. Sonrasında başta Genel Liderimiz ve partimize yönelik bir linç kampanyası ve bir öfke yönlendirmesi oldu. Seçimi kaybetmek elbette hepimizi üzer. Öte yandan bizim için en büyük tehlikelerden biri, seyahatimizde fener olan değerlerimizi kaybetmektir. Bir parti liderinin Sayın Kılıçdaroğlu gibi suikastlerden, hücumlardan, tehditlerden yılmadan, hamasetle adalet, eşitlik, dürüstlük üzere etik çerçevelere sahip olması gerekir. Biz bu partiyi biz ve onlar diye bölmeden gayret etmeye, adalet için, eşitlik için çalışmaya devam edeceğiz. Ne keyifli CHP’liyim diyene.”
