Kaygı, makul bir neden olmaksızın huzursuz, gergin, kişinin kendisini yatıştıramama halidir. Tasanın endişeden farkı, aşikâr bir objesi yahut nedeni yoktur. Yani kaygıda direkt korkmamıza neden olabilecek etkenler var iken, dertte ise, direkt endişelenebileceğimiz nedenlere birçok vakit sahip değilizdir. Ancak birtakım durumlar ise kaygılanmamızı gerektirir. Zira dert tıpkı vakitte itici güç misyonunu de görür. Örneğin; bir imtihana hazırlanmamız gerekiyorsa kaygılanmak gerekir, bir yere müracaat yaptığımızda yahut bir iş kararı aldığımızda kaygılanmak yerinde bir his olacaktır. Yerinde ve gereğince olan bir korku bizim için kollayıcı olabilir. Fakat yerinde yaşamadığımız telaş, bozukluk habercisi olabilir.
Peki telaşımızın anksiyete bozukluğuna dönüştüğünü nasıl anlarız? Telaş, gitgide sık yaşadığımız bir his halini alıyorsa, çok kaygı etmemizi gerektirmeyen durumlarda da çok kaygılandığımızı fark ediyorsak ve kendimizi yatıştırmakta zorlanıyor isek telaş bozukluğunu düşünebiliriz. Telaş bozukluğu fiziki olarak sağlıksal durumumuzu etkileyebilir. Örneğin; gerçekte fizyolojik bir sorunumuz olmasa da hasta olduğumuzu hissedebiliriz. Kimi kalabalık ortamlarda kalmakta zorlanabiliriz. Kapalı alanlarda nefes alamıyormuşuz üzere deneyimleyebiliriz. Burada değerli olan çok ve sık olmasıdır. Tekrar korku bozukluğu belirtileri aşağıdaki üzere görülebilir.
Kaygı (anksiyete) bozukluğu Belirtileri Nelerdir?
Çarpıntı hissi,
Gerginlik hali,
Huzursuzluk,
Hızlı yorulma,
Nefes alamıyormuş üzere hissetme,
Vücutta karıncalanma ve uyuşma tecrübesi,
Odaklanamamak
Kalp krizi geçiriyormuş üzere deneyimleme,
gibi belirtileri vardır.
Anksiyete bozukluğu tedavisi var mıdır?
Anksiyete bozuklukları bir küme bozukluğu kapsar. En bilinen bozukluklar; toplumsal fobi, agorafobi(kapalı alan fobisi) panik atak üzere farklı belirtilerle farklı alanlarda ortaya çıkabilir.
Anksiyete bozukluğu tedavisinde, öncelikle hastanın bu bozukluğu hangi alanda yaşadığı tespit edilir. Bozukluğun yaşandığı alana nazaran tedavi düzenlenebilir.
Anksiyete bozukluklarında psikiyatri uzmanı ve bir psikoterapist birlikte çalışabilirler. Psikoterapilerin, hastanın fonksiyonelliğini arttırmak, semptomlarını yatıştırmak ismine yarar sağladıkları görülmüştür. Psikodinamik psikoterapiler, telaş bozukluğu tedavisinde ortaya çıkan belirtiler ile ilgilenir ancak, çabucak ortadan kaldırılması gereken sorunlar olarak görmez. Daha derin bir bakış açısıyla, tasanın nedenselliklerini hasta ile birlikte anlamaya çalışır. Dinamik terapiler, yalnızca nedenselliği anlayarak bırakmaz, hastanın bugününü nasıl etkiliyor diye bakar. Hasta bugününü etkileyen tasa bozukluğunu anlamlandırdıkça davranış değişimi başlar. Yeniden psikoterapide hasta, gelecek ismine duyulan korku hissini düzenlemeyi öğrenir. Hasta, telaşını düzenlemeye başladığında bedensel şikayetleri de azalmaya başlar. Böylesi bir çalışma kimi hastalarda kısa müddette toparlanma tesiri yaratırken, birtakım hastalarda uzun müddet şikayetler devam edebilir. Tedavide en değerli dinamik hastanın terapiye sistemli devam ederek hayatı ismine bir disiplin geliştirmesidir.
