Yerel seçimlerde oy oranları azalan ve büyük ölçüde CHP’ye kayan milliyetçi partilerin son anketlerde oylarında kıymetli yükselişler görülüyor. “Terörsüz Türkiye” sürecinin sonucu olarak konjonktürel de olsa toplam oy oranları yüzde 10’u geçen milliyetçi partilerin muhalefet blokunda anahtar pozisyonuna yükselmesini ve bir ittifakta yer alıp alamayacakları merak ediliyor. Bu camiayı yakından bilen eski MHP milletvekili ve gazeteci Nazif Okumuş’a sürece ait değerlendirmelerini sorduk.
– “Terörüz Türkiye” sürecinin dışında kalan milliyetçi partilerin oy oranlarında manalı yükselişler görülüyor. Hatta hem İYİ Parti hem Zafer Parisi’nin totalde yüzde 10’u geçtikleri görülüyor. Bu konjonktürel yükseliş kalıcı olabilir mi?
Türkiye çok ağır ve sarsıcı bir periyottan geçiyor. Ekonomik ve siyasal kaideler toplumsal hayatı da kemiriyor. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçildiğinden beri yedi yılda bütün parametreler tabana gerçek vuran Türkiye var. Yirmi üç yılda 85 kat fakirleşen bir Türkiye var. Yalnızca iktisat değil, devletin kendisi de iflasa sürüklendi. Böylesine yakıcı ve yıkıcı bir ekonomik ortamda “terörsüz Türkiye” diyerek siyasi hayatın da istikrarını bozdular. Ölçüsüz, vicdani, ahlaki ve hukuk olmayan, daha dertli bir periyoda soktular ülkeyi. Hal bu türlü olunca Cumhuriyetin değerini bilen, yurttaşlık şuuru yüksek kitlelerde, cadde ve sokakların kalabalıklarında vatanseverlik hisleri öne çıktı. Bu siyasi gelişmelerden, özelde milliyetçi partiler öne çıkmış görünse de ulusal birlik ve bütünlüğe dikkat çeken bütün muhalefet partilerinin prim yaptığı görülüyor.
CHP’nin mitingleri yalnızca yaşatılan haksızlık ve adliye-Silivri süreçlerinden ötürü değil, ülkenin siyasal ve ekonomik kurallarından da bunalan halkın da yansısını gerisine alıyor. ÂLÂ Parti’nin de TBMM’deki tavır ve konumu toplumsal karşılık buluyor. Yeniden Zafer Partisi’nin süreçle ilgili değerlendirmeleri, milletin hissiyatına tercüman oluşu, bilhassa de Ümit Özdağ’ın ikaz ve teklifleri siyasi tercihlerde partisine değerli yükselişler getiriyor. Son bir ayın tüm anketlerine bakıldığında da bu sonuçları görmek mümkün.
MHP’YE TAKVİYE AZALIYOR
– Milliyetçi partilerin oy oranı yükselirken MHP’de ise çok olmasa da bir ölçü düşüş görülüyor. Evvelki seçimlerde DEM anahtar parti pozisyonundaydı. Bu pozisyonlarının önümüzdeki sürece yansıması ne olur?
Otuz beş vilayette gençlerin birinci oylarını hangi partiye vereceği soruluyor ve CHP’den sonra ikinci sırada Zafer Partisi yer alıyor. Dördüncü sırada ise İYİ Parti bulunuyor. MHP’ye olan dayanak giderek azalıyor. Milliyetçi partilerin ve özelde Zafer Partisi’nin bu durumu “konjonktürel yükseliş” ile birlikte, fikri duruş ve karakterinden kaynaklanıyor. Milliyetçi bilinen birçok ismin siyasi zaaf ve savruluşları alışılmış ki bunda aktif. Ayrıyeten kelam ve argümanların tam bilakis davranışları Ümit Özdağ’ı ve Zafer Partisi’ni kimlikli siyaset ismine öne çıkarıyor. Müsavvat Dervişoğlu’nun İYİ Parti kümesi ile TBMM’deki uğraşı de toplumun umutlarını artırıyor.
– Milliyetçi partiler başkan kültü üzerine heyetidir. Bu da ego çatışmalarını beraberinde getirir. Siz o camiayı tanıyan biri olarak bu parti önderlerinin birlikte yol yürüme ve ittifakları şekillendirmede belirleyici olabileceklerini düşünüyor musunuz?
Siyasi ittifaklar açısından sürecin en riskli tarafı “lider kültü”ne sahip partilerdeki “ben”lik ve “ego”ların olabileceği de muhakkaktır. Lakin Ümit Özdağ’ın tabiriyle, MHP’nin DEM’le kucaklaşıp bebek katilini TBMM’ye davet ettiği süreçte, milliyetçilerin ittifakı kadar olağan ve hatta zarurî ve kaçınılmaz bir birlikteliğe kimse sırtını dönemez. Bu gerçeği taban talebiyle Özdağ ve Dervişoğlu da görüyor ve sıklıkla tabir ediyor.
Muhtemel seçimde vatanseverlerin ittifakı konusunda milliyetçilerin kararlı duruşları, hayal kırıklığı yaşamış muhalif seçmenleri ve milliyetçi kimliğini dondurmuş nitelikli etrafları heyecanlandırıyor. Önümüzdeki süreç bu yüzden iki koldan zafere ulaşılacak bir seçimi müjdeliyor. Muhalefetin ortaklaşa destekleyeceği bir adayla cumhurbaşkanlığını kazanmanın yanında siyasi ittifaklarla TBMM’deki çoğunluğa ulaşabilmek mümkün.
‘KARŞILIK BULMUYOR’
Meclis ve iktidarlar halkın çoğunluğuna istemediği hiçbir şeyi halka karşın yapamazlar. Geçmiş seçimlerde rakiplerini DEM ve işbirlikçileri PKK/PYD ile olmakla suçlayıp yıllarca bu telaffuz üzerinden sonuç alanlar artık tam aksisini yapıyor. DEM-PMM-PYD ile kucaklaşıyorlar. Gazze’de on binlerce insanı katleden Netenyahu’nun “katil” diye anıldığı bir dünyada birebir şeyi 50 yıldır yapanlara yönelik özel imtiyazlar halkta karşılık bulmuyor. Bu yüzden süreç büyük reaksiyon topluyor ve tasa ile izleniyor.
‘SİYASİ KARŞILIĞI YOK’
– Müsavvat Dervişoğlu, Erdoğan’a yazdığı mektupta “süreçten ayrılmak istemesi halinde işbirliğine hazır olduklarını” belirten kelamlarını nasıl okumak gerekir. Önümüzdeki seçimlerde İYİ Parti ile AKP işbirliği kelam konusu olabilir mi?
İYİ Parti Genel Lideri Dervişoğlu’nun teklifinin de saf değiştirmek değil, süreç özelinde olduğunu düşünüyorum. YETERLİ Parti’nin kuruluş kodlarıyla bütünleşmesi arttıkça seçmende karşılık bulacağı aşikârdır. Bu yüzden Erdoğan’la işbirliğini, global bir dayatma olduğuna inandığımız kelamda açılımın sonuçlandırılması kaidesiyle, demokratik hukuk çerçevesinde düzenlemelerle destekleyebileceği makul görülebilir. Fakat teklifin siyasal bir karşılığı yoktur. Ne Erdoğan MHP’yi, HÜDAPAR’ı, DEM’i yüzüstü bırakıp başa döner ne de MHP “Bizi asla bırakamazsın müsaade etmeyiz” diye seslenip adaylığını desteklediği Erdoğan’a bu bahtı verir. Münasebetiyle önümüzdeki seçimlerde İYİ Parti ile AKP işbirliği kelam konusu olamaz. Olursa da UYGUN Parti’nin tabanı ve teşkilatı buna yüzünü dönmez.
