Bengitaş, bir başka ismiyle ölümsüzlük taşı dönüşümü ve döngüyü vurgular.
Aynı vakitte sonsuz ömrün sembolüdür. Anıt manasına da gelir. Bengi (Bengü/Mengü/Mengi) kavramı sonu olmayan, daima var olacak olan bir varlık anlayışını söz eder. Bu taş ise sonsuz bir döngü içerisinde ruhların göğe yükselişini temsil eder. Kafkasya halklarının Nart destanlarında bir granit taşının içinden mucizevî biçimde doğan Sosurka (Sosuruk) ismini taşıyan Nart kahramanının hikayesi anlatılır.
Taş gücü ve dayanıklılığı (ölümsüzlüğü) temsil eder. Bu nedenle tüm kalıcı anıtlar ve yazıtlar sağlam taşlardan yapılır.
Orhon ve Yenisey Anıtları Türk tarihinin en kıymetli yazılı anıtlarıdır. Mezarların başına dikilen ve Balbal ismi verilen taşlar da Bengütaş’ın farklı bir çeşidi olarak düşünülebilir. Anıtlar dikerek ebediyen anımsanma ve yâd edilme isteği çabucak her milletin geçmişine ilişkin çeşitli büyüklüklerde taş anıtların varlığını da beraberinde getirmiştir.
Türk kültüründe taşlarla ilgili pek çok söylenti vardır. Yabancılara aldanıp kutsal taşı onlara armağan eden bir hakanın yüzünden ülkenin rahmeti kaçar. Birtakım kahramanlar ellerinde dokuz köşeli taşla doğarlar. Masallarda cezaların en kötülerinden biri taşa dönüşmektir, böylelikle beşerler o taşı görüp ibret alırlar. Gökten düşen taşlar sıra dışı özelliklere sahiptir. Kaya üstünde yatmakla hamile kalınacağına dair inanç da bu hususla ilişkilidir.
Bengütaş, eski Türklerde geyik tasvirli dikilitaş, bir “ölümsüzlük kayasıydı” ve ruhlarının sonsuz bir dönüşüm döngüsü içinde göğe yükselişini vurgulamaktaydı.”