Herkesin yatak odası alışkanlıkları farklı olsa da, tatmin edici bir cinsel hayat elde etmenin en âlâ yolunu bulmak birçok kişi için ortak bir arayıştır. Son devirde mental sıhhat için ne kadar seksin gerekli olduğu tartışılırken, uzmanlar artık yaşa nazaran farklılaşan cinsel gereksinimlere dikkat çekiyor. Bilhassa yetişkinlik devrindeki evlilik, ebeveynlik ve meslek üzere sorumluluklar, cinsel hayata daha az vakit ayırmaya neden olabiliyor. Fakat hormon sıhhati uzmanı Mike Kocsis, yaş ve hormonal döngülerin cinsel hayata nasıl entegre edilebileceğini açıkladı.
20’Lİ YAŞLAR: SABAHIN ERKEN SAATLERİ
Hormon sıhhati uzmanı Mike Kocsis, 20’li yaşların hormonal olarak en “sağlam” periyot olduğunu belirtiyor. Bu yaşlarda libido daha yüksek ve bilhassa yumurtlama periyodu civarında artış gösteriyor. Kocsis, “Daha fazla gücünüz ve yakınlığa karşı daha güçlü bir duygusal reaksiyonunuz var” diyerek sabah saatlerinin bu yaş kümesi için ülkü olduğunu söylüyor. Bedenin hormon düzeyleri sabahları en yüksek düzeyde olduğundan, spontane ve enerjik bir cinsel birliktelik için en uygun vakit dilimi bu. Bu devirde hormonlar tarafından yönlendirilen cinsellik, genç çiftler için tutkulu ve canlı bir tecrübe sunuyor.
30-40 YAŞ ORTASI: PLANLI YAKINLIK
30’lu ve 40’lı yaşlara gelindiğinde, ülkü seks vakti spontane anlardan daha planlı hale geliyor. Mike Kocsis’e nazaran, bu on yılda artan sorumluluklar, meslek gerilimi ve çocuk sahibi olma üzere faktörler cinsel hormonların üretimini etkileyebiliyor. Lakin bu durumun olumsuz bir şey olmadığını belirten Kocsis, hormonal değişimlerin bu devirde cinsel hayatı daha “derin ve duygusal olarak daha tatmin edici” hale getirebileceğini tabir ediyor. Cinselliğin hormonal dürtülerden fazla, inanç, bağlılık ve oksitosin hormonunun tesiriyle şekillendiğini vurguluyor. Hormonlardaki dalgalanmalar cinsel isteği daha az iddia edilebilir kılsa da, artan vücut farkındalığı ve duygusal derinlik daha fazla tatmin sağlıyor.
40-50 YAŞ ORTASI: SPONTANLIĞIN ALTIN ÇAĞI
40’lı ve 50’li yaşlarda rutinler tekrar değişiyor ve bu periyot, spontanlığın tekrar canlandığı bir “altın çağ” olarak isimlendiriliyor. Libido düzeyleri düşebilir, vajinal kuruluk ve azalan testosteron üzere zorluklar ortaya çıkabilir. Lakin Mike Kocsis’e nazaran, bu durum aslında bir avantaja dönüşüyor. Kocsis, “Bu, bizi ‘tatmin etmeyen sekse’ daha az istekli hale getiriyor ve cinsel münasebetlerde daha uygun öz farkındalık ve bağlantı kurmayı teşvik ediyor” diyerek çiftlerin bu devirde birbirlerine daha fazla odaklandığını belirtiyor. Sonuç olarak, bu yaş kümesi için daha şuurlu ve tatmin edici bir cinsel hayatın kapıları aralanıyor.
50-60 YAŞ ORTASI: DUYGUSALLIK VE DUYUMSALLIK
50’li ve 60’lı yaşlarda Mike Kocsis’e nazaran oksitosin, yakınlık için her zamankinden daha kıymetli hale geliyor. Cinsellik, sıklıktan çok duyumsallık ve yakınlık üzerine kurulu hale geliyor. Bu yaş kümesi için sabah yahut öğlen saatleri, güç düzeylerinin en yüksek olduğu vakitler olduğu için en güzel vakit dilimi olarak öne çıkıyor. Bu periyotta çiftler, fizikî temastan öte, dokunmanın ve duygusal bağın değerini daha düzgün anlıyor.
60 YAŞ VE ÜZERİ: YENİ BİR DÖNEM
Emekliliğin tadını çıkaran 60 yaş ve üzeri bireyler de “her zamankinden daha güçlü ve daha şuurlu bir cinsellik” devrini dört gözle bekleyebilirler. Zamanlama açısından, öğlenden sonraları ve akşamın erken saatleri yakınlık için uygun bir vakit dilimi haline gelebilir. Bu devirde sabırsız olmadan, anın tadını çıkararak daha derin ve manalı bir cinsel hayat mümkün hale geliyor.
