Dışarıdan alınan hormonlar, sigara, insülin direnci, alkol, makus kalp damar sıhhati, yüksek kemik yoğunluğu ve saç eseri kullanımı üzere faktörlerin göğüs kanseri riskini etkileyebileceğini belirten uzmanlar, doğum denetim hapları ve menopoz sonrası hormon tedavisi kullanımı da göğüs kanseri riskini artırabileceğini açıkladı.
Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. İsmail Hakkı Özerhan, “Doğum denetim hapları ve menopoz sonrası hormon tedavisi kullanımı göğüs kanseri riskini artırabilir. Bu risk, sigara içenlerde daha yüksek olabilirken, diyabet ve makus kalp damar sıhhati da risk faktörleri ortasında yer alıyor. Bilhassa kimyasal saç düzleştirici ve koyu saç boyası, göğüs kanserini tetikliyor” dedi.
Prof. Dr. İsmail Hakkı Özerhan, göğüs kanserinin gelişimine tesir eden genetik, çevresel ve hayat stili faktörlerini paylaşarak, erken teşhisin değerine dikkat çekti. Göğüs kanseri için birçok risk faktörü tanımlandığını belirten Prof. Dr. Özerhan, “Bu faktörlerden kimileri değiştirilebilirken kimileri ise değiştirilemiyor. Örneğin, göğüs kanserinin risk faktörleri ortasında yaşın kıymetli bir rolü var. Hastalık çoklukla 25 yaş altı bayanlarda az görülürken, 50 ila 69 yaş kümesinde sıklığı artıyor. Yeni göğüs kanseri hadiselerinin yüzde 50’si bu kümedeki bayanlarda ortaya çıkıyor. Ayrıyeten, 40 yaş altındaki bayanların yalnızca yüzde 3’ü göğüs kanserinden ötürü hayatını kaybediyor” diye konuştu.
‘AİLEDE GÖĞÜS KANSERİ HİKAYESİ BULUNMASI RİSKİ ETKİLEYEN BİR FAKTÖR’
DHA’nın aktardığı habere nazaran, ailede göğüs kanseri hikayesinin bulunmasının riski etkileyen bir faktör olarak öne çıktığını söyleyen Prof. Dr. Özerhan, “Anne yahut kız kardeş üzere birinci derece akrabada göğüs kanseri hikayesi varsa, göğüs kanseri riskini artırabilir. Fakat, göğüs kanseri tanısı konulan bayanların sırf yüzde 5 ila 10’unda bilinen bir genetik yatkınlık bulunuyor. Öte yandan, bilinen genetik risk faktörlerinin yokluğunda bile aile hikayesi, bilinmeyen genetik riskin yahut ortak çevresel riskin varlığına işaret edebiliyor. Bu nedenle, göğüs kanseri riskinin değerlendirilmesinde aile hikayesi kıymetli bir kriterdir” sözlerini kullandı.
‘BRCA MUTASYONLARI, ERKEKLERDE GÖĞÜS KANSERİ RİSKİNİ ARTIRABİLİR’
Özerhan, kelamlarına şöyle devam etti:
“BRCA1 ve BRCA2 mutasyonları, göğüs kanseri olaylarının yüzde 3 ila 8’inden, ailesel olayların yüzde 15 ila 20’sinden sorumludur. Bu mutasyonlara sahip bayanların hayat uzunluğu göğüs kanseri riski yüzde 50-80 ortasında değişir. BRCA1 mutasyonu taşıyan bayanların ömür uzunluğu yumurtalık kanserine yakalanma riski ise yüzde 40’tır. BRCA2 mutasyonları da erkek göğüs kanseri riskini artırmanın yanı sıra prostat, pankreas, safra kesesi, safra kanalı ve malign melanom üzere başka kanser tipleriyle de alakalıdır.”
‘ERKEN TEŞHİS GÖĞÜS KANSERİNİ ÖNLEMENİN BİRİNCİ YOLU’
Meme kanseri riskinin çeşitli yollarla azaltılabileceğini vurgulayan Özerhan, “Emzirme, birinci gebelikte 20 yaş altında olma, antrenman yapma, antiöstrojen tedavi, daha evvel risk azaltıcı göğüs ameliyatı olma, süt tüketimi, rahim ağzı kanseri geçmişi, düşük kemik mineral yoğunluğu, birinci adetin geç yaşta olması, anovulasyon -yumurtlama olmaması- ve erken menopoz göğüs kanseri riskini azaltabilen etkenler ortasında bulunuyor. Elbette, erken teşhis göğüs kanserini önlemenin birinci yolu olmaya devam ediyor” diye konuştu.
Meme kanserinin teşhis evresi hakkında da konuşan Özerhan, “Mamografi, ultrasonografi ve manyetik rezonans (MR) göğüs kanseri taramasında kullanılan görüntüleme metotları ortasında yer alıyor. Mamografi taramasının erken teşhiste yararı da ayrıyeten kanıtlandığı biliniyor. Lakin, rastgele bir teşhis metodunda olduğu üzere kanser teşhisindeki tarama tekniklerinin de faydaları ve ziyanları göz önünde bulundurulmalıdır” dedi. (HABER MERKEZİ)
